Seni Sana Anlatmışım… Farkında mısın?

384 |

Yine seni yazıyorum... Gözlerinde arayarak... Ve vazgeçişlerim yalan... Boşluğunu arıyorum hayatının, yakaladığımda ürkek bir kuş gibi sağa sola çırpınıyorsun. Ama
kurtulamıyorsun gözlerimden. Yüreğimin kapılarını sonuna kadar açıyorum sana. Ürkek kuşum, vücudunun en saklı kalmış yerlerini gösterir gibi çekinerek giriyorsun içeri. Ama yüzünde o utangaçlığın simgesi, hafiften pembeleşme yok. Sıra bana geliyor. Yüreğimdeki kuşu yüreğine doğru uçuruyorum. Sana şiirler yazıyorum, seni anlatan... Hikâyeler anlatıyorum, kahramanları biz olan... Edebi değeri üzerinde duruyorsun ilk önce. Geleceğim üzerine kurgular yapıyorsun. Oysa başka şeyler duymak istiyorum dudaklarından. Gözlerine bakıyorum... Gözlerin anlatıyor, duymak istediklerimi. Gözlerine bakıyorum... Gözlerinde acı var…
Yaralarımı gösteriyorum sana. Beni yaralayanları… Ağrıyan yüreğimi… Kanayan aşkımı anlatıyorum sana. Kanamalarımı, kanamalarına benzetiyorsun. Erkekler kanayamaz dercesine gülüyorsun. Yine de anlatıyorum gecelerimi... Gözlerine bakarak anlatıyorum. Gözlerinle gözlerime bakamıyorsun, gülemiyorsun eskisi gibi. Çünkü tanıyorsun beni kanatanı. Seni kanatan kim diye soramıyorsun bile. On binlerce, yüz binlerce kez lanetler yağdırıyorsun kendine! Kaderine kızıyorsun karşıma çıktığın için. Ve bildiğin bütün duaları ediyorsun aşkımın daha fazla acı çekmeden ölmesi için. Ama öldüremiyorsun, çünkü yaşam kaynağı gözlerin. Çünkü şiirlerimle bağlanmışım sana. Koparamıyorsun kendini benden, koparamazsın da. Kaderin değil, beni sana bağlayan; GÖZLERİN!
Oysa ben yüreğindeki bahçede koşup oynamak, zıplamak istiyorum. Yüreğinde çocukluğumu, gençliğimi, yarınlarımı yaşamak istiyorum. Oysa sen, yüreğinin kapılarını kapatmışsın demir sürgülerle. Zorluyorum, açamıyorum... Yüreğimden uçurduğum kuş, yüreğinin kapısında kalıyor. Giremiyor bir türlü içeri. Ama yıldıramıyorsun beni… Hatırlar mısın bilmiyorum; hayatının boşluğunu aradığım herhangi bir zaman diliminde, basit bir ağız tatlandırıcı vermiştin bana. Senden aldığım ilk armağandı bu! Bizans’tan kalan son tarihi esermişçesine, yüreğimin derinliklerinde saklıyorum. İstersen uzat ellerini yüreğime, okşa yavaşça, orada göreceksin. Şarkılarımın asiliği gözlerinde gizli. Rüzgârlarım kızgın, çatık kaşlı. Fırtınalar koparıyorum yüreğindeki denizde. Dalgalarım yüreğine vurdukça ağlıyorsun. Oysa yüreğine akan gözyaşları BENİM! Sen bunu fark etmesen de yüreğindeki yalnızlık benim…Bütün şiirlerim seni anlatıyor bana. Bütün hikâyeler seni... Ve ben hayatının boşluğunu yakalayıp sana seni anlatmaya devam edeceğim...
02. 2000 / İstanbul

Şiiri Değerlendir
tick image
Şiiri Paylaş