Reyhanlı: Bir Manifestonun Önsözü
253
|
Mazhar’ın dediği gibi, “Bu memleket üzerine yazılacak o kadar çok konu, o kadar çok tez var ki…”
Türkiye’de “demokrasi sorunu”nun özünü teşkil eden konuları irdeleyip, ince bir “tez” yazacaksın mesela. Tabelalardan ve devlet kurumlarından bir bir indirilen “Türkiye Cumhuriyeti” meselesine inceden bir dokunmak varken… Bu konuda Başbakan Erdoğan ve AKP hükümetinin yanıldıkları bir nokta var. Onlar bilmiyor ki “biz” Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Atatürk’ü aksesuar olsun diye yazmadık ki oralara!
Yıkılsın bu feodalite diye… Yıkılsın bu aşiret düzeni diye… 21. yüzyılda yine, yeniden Ünzileler olmasın diye…
Mayınlı arazilerin temizlenip topraksız köylüye dağıtılmasını yazacaksın mesela.
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın, “Ege’de de Karadeniz’de de dağlar var, çok istiyorlarsa onlar da orada dağa çıksınlar.” manasındaki açıklamasına cevap niteliğinde, bir açık mektup yazmak vardı. Yıllardır kan akan Zap suyuna inat ne Menderes’in ne Kızılırmak’ın ne de Yeşilırmak’ın kan akmayacağını anlatmak vardı. Barış’ın dilini konuşmayan Demirtaş’a inat, “Haymana Kürtlerine, Toros Yörüklerine, Ahırkapı Romenlerine, suyun öte yanından gelenlere, sitemsiz Gürcülere, yiğit Kızılbaşlara” bir selam göndermek vardı.
Güneşli ve güzel bir pazar sabahına uyanmışken… Güzel ve güneşli bir anneler günü yazısı yazmak varken… Tam da yüzümü barışa dönmüşken, bombalar patlıyor yüreğimin tam orta yerinde! Ellerimde kır çiçekleri… Papatyalarla kapıda öylece kalakalıyorum. Kan fışkırıyor evin tüm odalarından! Reyhanlı’da patlayan bombaların şarapnel parçaları düşmüş evin bütün odalarına. Kan fışkırıyor televizyondan !
Güzel ve güneşli bir anneler günü yazısı, “anneye ağıt”a dönüşüyor. Ve benim annem Hatay oluyor!
Yüzüm gözüm barışa dönükken, patlayan bombalar, bir ayağımın Doğu’da, bir yanımın Ortadoğulu olduğunun altını kanla çizerek hatırlatıyor Reyhanlı! Saldırıların “failleri” ister Acilciler ister El Nusra, ister Muhaberat olsun. Bu saldırılar hangi taraftan gelirse gelsin, saldırıların amacının Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesine zemin hazırlamak için yapıldığı aşikârdır. Türkiye ise biraz da “gönüllü” bir şekilde Suriye bataklığına çekilmiş görünüyor.
Reyhanlı saldırılarının kamuoyuna yansıyan “failleri” belli olsa da bu saldırıların baş aktörleri, yanlış Suriye politikası izleyen Başbakan Erdoğan ve “Stratejik Derinlik”e sahip Dışişleri Bakanı A. Davutoğlu’dur. Çünkü aylardır sadece tahrik edici demeçlerle değil, muhalefete verdiğimiz silah desteğiyle de Suriye’deki iç savaşın tarafı olmuş durumundayız.
Hoş geldin güzel ülkem Ortadoğu bataklığına!
Yalnız Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan şunu bilmeli ve unutmamalı ki bu savaş benim savaşım değil. Ve benim Suriye’de atacak tek bir kurşunum bile yok!
Dipnot: Bu yazı Burcu Bakıcı’ya ithaf edilmiştir.