Duygularıma Yenildim… Ama Aklımı Kullandım
271
|
Erkek ve kız sahil boyunca tek kelime bile konuşmadan yürüdüler. Oysa tüketilmeyi bekleyen o kadar çok söz vardı ki… Kızın yüzü eski tılsımını korusa da gözleri boşluğu sarmalıyordu. Kız, bir çocuk masumiyetiyle yürüyordu. Erkeğin ise gözleri alev alevdi. Yüreğinde binlerce kelime, her an patlamaya hazır volkan… İlk kıvılcımı bekliyordu erkek.
Sahilin sonu gelmiyordu. Boş bir bankın yanında durdu. Erkek, kıza; “Oturalım mı?” dedi. Kız hiçbir şey söylemeden oturdu ve erkek de oturdu. Kızın gözleri boşluğu
dolduruyordu yine ve hiçbir şey konuşmamıştı. Erkek de hiç konuşmamıştı.
“Nasıl başlamalıyım, nereden başlamalıyım?” diye düşünüyordu erkek. Ve kıza, “O hikâyenin sonu nasıl bitmeliydi?” diye sordu. Kız, hiç düşünmeden;
“Aklını kullanmalıydı tabii!” dedi.
Erkek; “Nasıl yani, ya duygular, senin duyguların yok mu? Sen hiç sevmedin mi?” dedi.
Kız, “Sevdim tabii, yani ben de âşık oldum. Ama bilemiyorum, yani…” dedi.
İkisi de sustu, denizi izliyordu. Sessizliği bozan tek şey dalgaların kıyıya vurması ve martı sesleriydi. Yine erkek başladı söze:
“Yani sen sevdin ama duygularınla değil, aklınla sevdin, öyle mi?”
Kız, “Bak, birbirimizi kandırmayalım, bizim durumumuz farklı, sen beni seviyorsun fakat ben seni sevmiyorum, sevmedim, yani bilemiyorum, etkileyemedin…” dedi.
“Yani tipin değilim!” dedi erkek.
Kız, “Bilemiyorum, yani, şey …”
Sessizliğe boğulmuştu yine ikisi de… Sessizliği ilk bozan yine erkek oldu;
“Sevgilin sana hiç şiir yazdı mı, hikâyeler anlattı mı kahramanları siz olan?” dedi.
“Hayır.” diye kısaca yanıtladı kız. Erkek, “Bundan sonra da hiçbir erkek senin için ne bir şiir yazacak ne de
hikâyeler anlatacak kahramanları siz olan. Bu söylediklerimi beyninin bir köşesine yaz istersen. Sana yemin ediyorum ki hiçbir erkek sana benim gözlerimle bakmayacak.
Seviştiğin erkek bile benim gibi gözleriyle anlatamayacak sana aşkını…”
Artık susmaya vakti yoktu erkeğin çünkü zaman akıp gidiyordu.
Erkek; “Bir şey daha dikkatimi çekti. ‘Seviyorum Seni’ şarkısını söylerken, gözlerinle gözlerime bakamadın ve şarkıyı yarım kestin.”
Kız, “Bilmiyorum, cesaret edemedim, sana acı verdiğim için kendime kızdım, bir an ağlamak istedim.”
Erkek, “Vay be, bunları aklın mı söyledi yoksa duyguların mı, bildiğim kadarıyla duygularından yoksundun, ‘her zaman olduğu gibi’ aklınla hareket ederdin ama…”
Erkek, bu şakayla karışık yergiyi aslında sevdiği için yapıyordu. Kızgınlığı da aşkındandı.
İkisi de sus pus olmuş saklı bir kent gibiydi. Güneş denizin içine doğru kendini bırakmıştı.
Erkek: “Sana yemin ediyorum ki unutamayacaksın sözlerimi… Bütün kelimelerim beyninde patlayacak… Ve bir gün olacak, hayatının en olunmaz zamanında karşına çıkacağım… Şiirlerim gelecek aklına, hikâyelerim… Sonunu sonsuzluğa taşıyamadığım hikâyelerim… Belki oturup ağlayacaksın, belki gülüp geçeceksin. Ama unutmayacaksın gözlerimi, gözlerimin gözlerinle buluştuğu anı, çünkü hiçbir erkek sana benim gözlerimle bakamayacak, hatta seviştiğin erkek bile…
Kız: “Şey, yani…”
Erkek, kızın sözünü kesti ve:
“Bu sözleri seni etkilemek için söylemedim, çünkü biliyorum bu hikâyenin sonunda da ‘her zaman olduğu gibi’ aklını kullanacaksın, onun için zorlama kendini.”
Kızın gözleri dolu doluydu. Dokunsalar ağlayacak gibi.
Hiçbir şey söyleyemedi. Erkek:
“Ha, unutmadan söyleyeyim, senin için yazdığım hikâyeleri birleştirip uzun bir yazı yazacağım. Yani roman yazacağım, daha doğrusu yazmaya çalışacağım. Eğer başarılı olursam yani iyi yazarsam kitap olarak basımını yapacağım.”
Hava kararmıştı, kızın gözleri nemliydi fakat yine de ağlamıyordu. İkisi de ayağa kalktı. Artık ayrılık vakti gelmişti. Erkeğin gözleri de dolu doluydu. Ağlamamak için zor tutuyordu kendini. İkisi de zor tutuyordu kendilerini…
Erkek derin bir iç çekti ve:
“Sana gelecekteki hayatında başarılar dilerim. Dilerim özlem duyduğun, olmasını istediğin bütün hayallerin gerçek olur. Tüm yüreğim seninle.” dedi.
Kızın kirpiklerinin kıyısındaki gözyaşı yanaklarına doğru süzüldü. Ve kızın bu gözyaşı duygularına yenildiğinin kanıtıdır. Fakat “her zaman olduğu gibi”, “Aklımı kullanacağım.” dedi ve erkeğin yanağına hafif bir buse kondurdu.
Erkek biraz şaşkın, “Her zaman olduğu gibi.” diye mırıldandı.
İkisi de farklı yönlerde yürümeye başladı. Gecenin karanlığı ikisinin izini de kaybettirdi. Ve o öpücük bir tarihin mührüdür artık.
08.08.2000